Bazen dost meclislerinde “Benim psikolog arkadaşım da var” deme ihtiyacı duyacak kadar sıkıştırıldığım oluyor. Psikiyatriyle psikologlar arasında bir düşman kardeşlik ilişkisi var gibi. Öncelikle her iki alan da kimliğini diğeri üzerinden kurmaya meyilli. Uç noktalarda psikolog söylemi “psikiyatrist terapi yapmaz, ilaç yazar”, psikiyatrist söylemi de “psikolog konuşur, tedavi edemez” çizgisine yakınsıyor. Düşmanlık boyutu kısaca böyleyken kardeşlik hukuku da aynı alanda iş yapıyor olmaktan kaynaklanıyor. Üstelik ebeveynler de ortak. Psikoterapiyi moderniteye taşıyan figür olan Freud bir hekim. Benim de bir psikiyatrist olarak kütüphanemde ezici ağırlıkla psikiyatristlerden ziyade psikologların yazdığı kitaplar bulunmakta. Mesleklerin isimlerinin sadece son bir kaç harflerinin farklı olması çok da tesadüf değil yani.
Psikolojinin dinleyen, anlayan, destekleyen ama etkinliği müphem bir toplumsal algısı var. Çocuklar Duyması gibi TV dizilerinde bu stereotip danışanın evine kadar gelen, danışanı sürekli haklı gören, onunla dertleşen ve hatta dedikodu yapan bir karaktere bürünebiliyor. Buradan bakınca erkek psikologların feminen biçimde resmedilmesi de şaşırtıcı olmuyor.
Psikiyatrinin ise buyurgan, ilaç veren, zorla hastaneye kapatan, biraz kendi de “delirmiş” yani tekinsiz bir toplumsal algısından bahsedebiliriz. Bu tekinsizlik Hannibal karakteri ile tavan yapıyor sanırım. Bu durumda -hele de psikolojiye göre- bu toplumsal algının oldukça maskülen olduğunu söylemek yanlış olmaz. Psikiyatrist zaten hekimdir. Hekim etimolojik olarak hem hikmet hem de hakim, mahkeme, hüküm ve mahkum sözcükleriyle ortak kökten türetilmiş bir sözcüktür.
Gelelim fallik meselelere. Fallus toplumsal bir gücün toplumsal olarak inşa edilmiş bir göstereni. Yani bir kişinin “adam” olup olmadığını anlamaya yarayan gösterendir. At, avrat, silah üçlemesi tamamen fallus üzerine kuruludur desem daha anlaşılır olacaktır sanırım. Para fallustur, özgüven fallustur, bir duygu olarak öfke bile fallustur. Böyle kadınlara da “erkek gibi kadın” ya da “taşaklı kadın” denmesi tamamen bu nedenle olur zaten. “Göster amcalara pipini” aşamasındaki penis, çocuk toplumsallaştıkça sembolik boyuta taşınır ve artık fallus olmuştur. Penis gösterilmez ama tespih sallanır, küfür edilir ve artık gösterilemeyen penis hep hatırlatılmış olunur. Fallus ya da pipi; kadında olmayanı göstererek toplum tarafından erkek olarak görünür olur birey.
Bu durumda psikologda olmayıp psikiyatristte olan yani psikiyatristi görünür kılan “ilaç” (yazabilme yetkisi) da muazzam bir fallik sembol oluyor. Batıda psikologların ve psikiyatri hemşirelerinin bazı ilaçları düzenleyebilmesi üzerine tartışmalar mevcut iken erkekliğe halel gelme kaygısı son derece belirleyici olan memleketimizde bu tartışmanın yürümesi elbette ki beklenemez. Ve elbette ki psikologlar kamuda “yardımcı sağlık personeli” olarak istihdam edilmelidirler. Ve elbette ki bazı ülkelerde toplum ruh sağlığı ekiplerinin başında sosyal hizmet uzmanlarının bulunması ve psikiyatristin ekip lideri olmaması ülkemizde tartışılamaz bile. Ve elbette ki bir ruh sağlığı yasası olacaksa bir psikologun bir psikiyatrist nezareti olmadan bağımsız çalışabilmesi tartışılamaz. Evet, pek çok psikiyatrist psikologlardan bireysel terapi alırken bile tartışılamaz. Bu aile içindeki mahrem bir durumdur, ulu orta konuşulmamalı.
Enteresan biçimde psikiyatrinin diğer tıp branşları tarafından algılanması da görece feminen; Ameliyatı yok, bedensel muayene yapmaz, bütün gün dert dinler… Psikiyatri psikolojiyle karşılaştırıldığında ancak fallus sahibi olabiliyor gibi.
Psikiyatristler psikologlarla karıştırılmalarına karşılaştırılmalarından daha fazla öfkelenebiliyorlar. Bunun başlıca nedeni kimliğin psikologda olmayan üzerinden inşa edilmiş oluşu. Hrant Ermeni kimliğinde Türk zulmünden başka bir öge de olmalı derken ne kadar isabetli bir noktaya işaret etmişti. O zaman “Benim psikolog arkadaşım da var” yerine “Ben de -kabul buyururlarsa- psikologum” demek daha sağlıklı galiba. Ya da sıkça kullandığım tabire yönelmek: Hepimiz ruh sağlığı çalışanıyız işte. Ruha bir fenomen olarak gönderme yapsak da varlığını sürekli sorgulayan ruh sağlığı çalışanları… Bu da başka bir yazının konusu olsun.
Psikiyatrist psikolog çatışması (aşağılık kompleksi) gayet açık bir şekilde dinamik olarak resmedilmiş. Psikiyatristte kastrasyon korkusu ağır basarken psikologda ise ideal benlik işlevini göremediği ortada. Bir psikolog olarak yahu neden psikiyatristlerle bir problemim yok benim dememi sorgulamaya başladım. Kitaplığımın yüzde 95 i de psikiyatristlerin yazmış olduğu kitaplarla dolu. Kişisel analiz şart.
[…] Delikanlı Psikiyatri ile Karı Kılıklı Psikolojinin Amansız Çekişmesi […]
[…] Delikanlı Psikiyatri ile Karı Kılıklı Psikolojinin Amansız Çekişmesi […]
[…] anlamaya gayret eder biçimde ele alalım sevgili tramvay yolcuları. Aslında 5 yıl önce bir yazıyı “Hepimiz ruh sağlığı çalışanıyız işte. Ruha bir fenomen olarak gönderme yapsak da […]