Pasif Agresif Tarifi

Marie Schrader
Pasif agresif numunesi olarak Marie Schrader (Kaynak rollingstone.com)

Müdavimler bilir, psikolojik bir fenomeni hayatın içinden örneklerle anlatmaya çalışıyorum İhtisas Tramvayı’nda. Pek çok ayrı mecrada da gündelik hayattan örnekleme pratiğine rastlayabilirsiniz. Psikolojik fenomenlerden biri ısrarla iş yaşamı üzerinden örneklerle anlatılır: Pasif Agresif Kişilik. “Çeşmeye gitmem demez ama testiyi kırar da getirir” atasözü tam bir pasif agresif tanımıdır aslında. Hayır (çeşmeye gitmem) diyememe ama bu direnci bir takım aksaklıklar, gecikmeler, unutkanlıklar, sakarlıklar üzerinden (testiyi kırar) yaşama hali. Bir arkadaşının üzerine yıktığı angaryaya höst diyememe, gönülsüz de olsa gönülsüzlüğünü ifade edememe, bir taahhütte bulunmuş olma ama tam o taahhüdün gerçekleşeceği anda telefonunun şarjı bittiği için ulaşılamama başka bir örnek olabilir. Teknoloji ilerlediği için testilerin kırılması telefonların sessizde unutulması ya da şarjlarının (kontrol edilmediği için) bitivermesine evrilmiştir artık. Pasif agresif bir adam ev işlerinde eşiyle ortak sorumluluk almak istemediğini söylemez ama yemek yaparken ortalığı o kadar pisletir ki dolaylı biçimde bedel ödetmiş olur. Daha yoğun bir pasif agresif tutum o yemeği yakmak olabilir. Partnerlerine yöneltemedikleri agresyonu erekte olamayarak dolayımlayan adamlar ve orgazm olamayarak dolayımlayan kadınlar, bu dolayım içerisinden partnerlerinin kendilerini çekici hissetmemesine neden olabilirler. Pasif agresif unutkanlıklar, sakarlıklar, beceriksizler, patavatsızlıklar vardır özetle. Misal buyrun size takdir görünümlü pasif agresif patavatsızlık: “Ah, hayatım senin kendine özen göstermene hayranım. Bu yaşta liposakşın yaptırıyorsun ya, herkese gururla bahsediyorum senden!” Elbette pasif agresifliğin iş yaşamında bolca tezahürü vardır ama şu kısa pasajdan da anlayacağınız üzere konu iş yaşamına özgü değil.

Bir kişinin doğum ve isimlendirilme öyküsü o kişinin öyküsünün sanılandan çok daha önemli bir kısmını oluşturuyordur bazen, o kişiye ilişkin çok şey anlatır yani. Bir tanı için de aynısı geçerli olabilir. Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu için ise II Dünya Savaşı’na ve bir psikiyatrist olan Albay William C. Menninger’a dönmemiz gerekiyor. 1945 yılında Albay Menninger “kasti beceriksizlikler” yoluyla görevini yerine getiremeyen askerlerle ilgili endişelerini rapor eder. Bu askerler aşikar biçimde emre itaatsizlik etmemekle birlikte; somurtarak, inatlaşarak, geciktirerek ve etkisizlikle pasif engellemeler yaratmaktaydılar. Albay Menninger’a göre bu olgunlaşmamış (immatür) bir kişiliğin olağan askeri strese verdiği bir tepkiydi.

William_Claire_Menninger
Albay William C. Menninger (Kaynak: Wikipedia)

Albay Menninger’ın tanımı önemli:

Tepkiyi veren = Olgunlaşmamış (immatür)

Tepkiye neden olan = OLAĞAN askeri stres

Bu tanımın II Dünya Savaşının devam ettiği yıllarda yapıldığını tekrar hatırlayalım. En az 50 milyon kişinin öldüğü, insanlık tarihinin halen gördüğü en büyük yıkımdan bahsediyoruz. Fakat bu tanımla savaşın; ölümün; ruhsal travmanın; emir altına girmenin; konuşmanın, yürüyüşün, selamlaşmanın, giyimin standardize hale getirilmesi ile kişiliksizleştirilmenin bir anda olağanlaştırıldığını, bu olağan duruma verilen tepkinin ise bir olgunlaşmamışlık alameti olarak olağandışılaştırıldığını görüyoruz.

Muktedir Tarihi Yazar da Psikiyatriyi Boş Geçer mi?

Albay Menninger’ın bir de Sovyetik izdüşümü var, Andrei Snezhnevsky. Profesör Snezhnevsky 1960larda “hantal şizofreni” (sluggish schizophrenia- вялотеку́щая шизофрени́я) adında bir hastalık icat etti. İzdüşüm daha otoriteryan bir rejime olunca sonuçları da etiketlemeden ibaret kalmıyor sanırım.  Hantal şizofreninin tanı kriterleri öylesine gevşekti ki çoğu zaman hastalığı kanıtlamak için rejim karşıtından başka “semptoma” gerek kalmıyordu. Bu nedenle hantal şizofreni “Bu temelde, komünizm karşıtlığı çığırtkanlığı yapanların akıl durumlarının normal olmadığını açıkça söyleyebilirizdiyen Kruşçev’in işine çok gelmiş olsa gerek. Bu yeni tanı hızla -şaşırtıcı olmayan biçimde- muhalifleri sindirme aygıtına dönüşmüş, muhalefet semptomunu çıkaran ama “içgörüsü olmayan” yani hastalığını kabul etmeyen binlerce kişi hastanelere kapatılmıştı. Hadi, adını koyalım, hantal şizofreniden muzdarip kişiler biraz paranoid de oluyorlardı aslında. Öyle ya, demokratik ve güvenli bir hukuk devletinde muhalif olmanın şüpheciliğe yol açması beklenemezdi. Sonuç olarak Moskova’da şizofreni tanısı hızla tırmanarak İngiltere’nin yaklaşık iki katına çıkmış ve Moskova dünyanın en kalabalık şizofreni tanılı bireyine sahip kenti haline gelmiştir.

andrei snezhnevsky
Andrei Snezhnevsky ve madalyası (Kaynak: Alchetron.com)

Örnekleri Uzaklarda Aramayalım

Ve Doğan Hoca’nın 12 Eylül Darbesiyle Hesaplaşma‘sına bakalım:

“Ülkemiz psikiyatrisi bir kurum olarak düşünüldüğünde diktatörlüğe destek olmamış, onunla aktif bir şekilde iş birliği yapmamıştır. Ancak başta YÖK ile üniversiteler kontrol altına alınmış, muhalif olabilecek olası öğretim üyeleri üniversitelerden uzaklaştırılmışlardı, kürsüler açık bir destek vermeseler de karşı da çıkmamış, sesiz bir şekilde dönemin kazasız belasız geçmesi beklemişlerdir.   Ancak bu bekleyiş her yerde her zaman o kadar sessizce de olmamıştır. İstanbul Üniversitesi senatosu Kenan Evrene fahri hukuk profesörlüğü ve hukuk doktorluğu verilmesini oy birliği ile kabul etmişti. Gene bu dönemde askeri diktatörlükle çeşitli biçimlerde işbirliği yapan, işkenceler yardım eden, işkenceleri gizleyen raporlar veren hekimler olmuştu. En çok konuşulan ve rahatsızlık veren ise  Prof. Dr. Turan İtil tarafından yürütülen çeşitli etik ve insanlık dışı uygulamalar olmuştu.

Bu araştırmalardan biri HZI Vakfından Turan İtil tarafından yapılmıştır. 2700’ü tutuklu olan 5000 kişi üzerinde bir “araştırma” yapan Prof. Dr. Turan İtil Nokta Dergisine şunları söylemişti: “Bunların elinde olmayan bir şey var, içgüdüleri var, bunu anlayabilmek için iki tanesini görmeniz kafi, üç taneye gerek yok. Öyle bir şey ki bunlar, buluttan nem kapan insanlar, kendileri de bilmiyorlar, kontrol edilemeyen bir kızgınlıkları var.  Terörist olmasalardı da katil olurlardı. Uluslararası bir araştırma yaptık, Türkiye’nin çeşitli hapishanelerindeki teröristlerle görüştük, üstelik bu araştırmanın güvenilir yanı kim terörist kim değil diye bir kuşkunun olmayışı. Üzerinde çalışılan şahıslar, gerçekten bir suç işlemiş kişiler. Biz bunların bilgisayar programcısı yapılmasını önerdik. Bir de en iyi ilaç yaştır. Kimse 40 yaşından sonra terörist olmaz. O halde kırka kadar beklemek gerek. 40 yaşına kadar içeride tutulmaları gerekir. Pahalı bir yöntem ama idamdan daha iyi”.

Yaptığım bir işkence araştırması sırasında konuştuğum kişiler bana bu araştırmaların bir kısmına Cerrahpaşa Psikiyatri Kliniğinin de katkıda bulunduğunu, 1983 yılında bazı mahkumların Cerrahpaşa’ya götürülerek üzerlerinde Ayhan Songar tarafından araştırma yapıldığı bildirilmişti. Daha sonra aynı bilgilere çeşitli yerlerde de rastladım.”

Bu da Mustafa Hoca’nın hatıralarından:

“Prof. İtil ve Prof. Songar’ın araştırmasının sonuçlarına benim tanık olduğum ilk sunum 1984’te Bursa’daki bir kongreydi. Songar konuşmasında araştırma sonuçlarına göre.,‘solcuların genetik olarak suçlu olduğunu’ söyledi. Bir de Erzurum Cezaevi’ndeki tutukluların kendilerine sürekli iğne yapıldığına dair tanıklıkları biliyorum. Bu ilaç 100 kişiye uygulanmış.”

Sadece muhaliflik mi? Bazen normal doğuma ikna olmamış olmak da sizi psikolojinin/psikiyatrinin nesnesi haline getirebilir.

sezaryen müezzinoğlu
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ve ikna olmak istemeyen kadınlar

Ve elbette komünizm hayranlığı…

komünizm hayranı deli
Komünizm Hayranı Deli (Kaynak: https://twitter.com/mbdincaslan)

Ereksiyon düşmanı eşitlik

Ereksiyon Düşmanı Eşitlik
Hürriyet’te yayınlanan Ereksiyon Düşmanı Eşitlik…

 

İntihar Ettiren Gösterişçilik

Nabi Avcı intihar

 


Gelelim Pasif Agresiflik Meselesine

 

Konu nereden nereye geldi diyenler olabilir ama ihtisas tramvayının alamet-i farikası hangi durağa gideceğinizi bilemeden biniyor olmanın heyecanı değil mi zaten? Yukarıdaki örnekler kişinin yaşadığı durumu, kişinin içinde olduğu bağlamı gözetmeksizin kişinin psikolojik patolojisiyle açıklamanın farklı tezahürleri. Komünizme muhalif misiniz, hantal şizofreniniz var! Sınırın bu yanında komünizm hayranı mısınız, düz delisiniz! Pasif Agresiflik de benzer biçimde işlev görüyor sanırım. II Dünya Savaşı’nda isteksiz bir asker ya da plazada işinde anlam bulamayan bir beyaz yakalı olmanız durumu değiştirmiyor. Çalışma yaşamının ne kadar derin bir yabancılaşma barındırdığının bir önemi yok, tıpkı II Dünya Savaşı’nın “olağan askeri stres” olması gibi.

Pasif agresiflik vardır, tıpkı şizofreninin de olduğu gibi. Konu bu terimlerin bağlamı, durumu, sistemi aklayıp anormalliği bütünüyle bireye atfetmek amacıyla kullanılıyor oluşu. Pasif agresiflikle ilgili tartışma agresif kısmını kaldırıp pasiviteyi korumaya yönelik şekilleniyor gibi. Bireye değil bağlama dönen eleştirel bir bakış pasif agresifliğin agresiflik kısmını değil pasiflik boyutunu irdeleyecektir. Kızgınlık diğer tüm duygular gibi bir duygudur, kızgın hissediyor olmak tek başına bir patoloji ifade etmez. Bazen de kızılır… Dolayısıyla sizler için agresif olmamanızı değil, aktif agresif olmanızı temenni ederim sevgili pasif agresifler.

2 comments

  1. Hocam epeydir kendimde bu özelliği farkediyorum ama farketmekle kalmayıp başka neler yapabilirim pratikte,bir kaç tüyo verseniz.Duygularını bastıran, kendini ifade etmeyen biriyim çocukluğumdan beri, oyüzden başka bi sonuç beklenemezdi heralde, peki çözüm?

Bir Cevap Yazın