PSİKİYATRİZE ETMEDEN ŞİDDET*

DhL-Z9OX0AI5_fR

Hayvana yönelik şiddeti psikiyatri perspektifiyle ile sınırlandıracaksak, tek başlığımız olacak: Psikopatlık. Hani neredeyse kalu beladan beri bilinen bir ilişkiden bahsediyoruz aslında. Bir çocuk hayvanlara kasten zarar veriyorsa, büyüdüğünde “antisosyal kişilik bozukluğu” (eski adıyla psikopati) ile tanılandırılması olasıdır; yani dürtüsel davranan, kavgacı, diğerlerine şefkat gösteremeyen, bilakis onları manipüle ve suistimal eden bir birey olacaktır. Şiddet kültürü açısından epey farklı görünen Kanada’da da, A.B.D.de de her 20 erkekten biri psikopat tanısı alır (1). Psikopatlar dün varlardı, halen varlar ve yarın da var olacaklar. Dolayısıyla “psikopati vardır ve kendimizi, çocuklarımızı ve hayvanları psikopatlardan korumanın bir yolunu bulmamız gerekir” desek ne sizi ne de beni yoran bir yazı olurdu bu ama meseleyi tam da yapılmaması gerektiği gibi, yani psikiyatrize ederek ele almış olurduk.

728xauto
Kaynak: https://www.mynet.com/kurban-kesimi-sirplari-sok-etti-26664-myspor

Konuyu psikiyatrize etmeyeceksek önce konuya biraz yabancılaşmak fayda edebilir. Bazen meselelere olabildiğince yabancılaşmak, kanıksamanın o körleştirici etkisini bertaraf edebilir. Mesela meşhur tramvay problemi size İngilizce sorulsa, yaptığınız ahlaki değerlendirmeyi değiştirebilir (2). Bazen alıştığınız bir manzaranın bir yabancının gözünden betimlenmesi de benzer bir etki bırakır. Buyrun 2011 yılında Sivasspor’un FK Rad Belgrad ile yaptığı sezon açılış maçına, Belgrad takımının kaptanı Kokoviç anlatıyor: “Isınmak için tünelden sahaya doğru gidiyorduk. Birden önüme bir koyunu sürükleyen iki adam çıktı. Aklıma ilk gelen şey bu koyunun takım maskotu olabileceği idi. Ancak kısa bir süre sonra elinde iki büyük bıçak olan biri daha geldi. Gerçekten çok korktuk ve tekrar soyunma odasına döndük.” Maçın başlama saati yaklaştığında hakemin çağrısıyla tekrar sahaya çıktıklarını dile getiren Kokovic, sözlerini şöyle tamamlar: “O sırada tribünler coşmuştu. Büyük bir uğultu vardı. Sivassporlu futbolcular ise üzerlerine yerdeki başı kesilmiş koyunun kanını sürüyordu. Hatta takım kaptanları bana tokalaşmak için yaklaştığında elleri kan içindeydi. Sahada da kan izleri vardı. Onlar için belki bu durum son derece doğal bir manzara ama futbol sahasında böyle bir şeyi beklemezdim doğrusu. Bu olay bizi maç boyunca gerçekten olumsuz etkiledi ve sonuçta 4-1 yenildik. Türkiye’de yaşadıklarımızı uzun zaman asla unutamayacağım.

inekler2
Kaynak: http://omerhasancebi.blogspot.com/2014/

Oysa avcı toplayıcıların hayvanları “insan olmayan birey” olarak temsil ettiklerini ve av hayvanına saygılarını ifade ettikleri ritüellerini koruduklarını biliyoruz (3). Yerleşiklerde de durum çok farklı değil. Beslediği hayvan satıldığında ya da kesildiğinde, danasının ya da civcivinin yası tutulan, ağıdı yakılan topraklardayız aslında (4). Kent yaşamı ile insanın doğayla ilişkisinin kesilmesi ve artık kurban ritüelinin konunun öznesi olan hayvanın nesneleştiği bir gösteriye dönüşmesinin sonuçları bunlar. Sonuç itibariyle içinde yaşadığımız kültür hayvana yönelik şiddete meyil oluşturmasa da, kent yaşamı ve gösteri kültürüyle yeniden biçimlenmiş hali için bu meyilden bahsetmemiz mümkün.

Çok önemli başka bir nokta da psikopatinin özendirildiği bir dönemi yaşıyor oluşumuz. Özellikle Kurtlar Vadisi fenomeniyle bir altkültür oluşmasına tanıklık ettik. Sınıf atlamak için eğitim ya da sosyal sermaye gibi olanakları bulunmayan bir kesim gencin tek umudu dizideki gibi aşırı erkeksi bir şiddet repertuarı içerisinden sosyal mobiliteye erişmek olmuştu. Bu dönem ve sonrasındaki politik liderlerin de “posta koyan” ve göz dağı veren tutumlarının bu eril şiddet kültünü daha da beslediği kanaatindeyim. Son olarak darbe girişiminin bastırılması sonrasında şiddetin, ölümün, işkencenin, (“darbecilerin karıları bize helaldir” söylemiyle kristalize olan) tecavüzün ve silahlanmanın daha da meşrulaştığı bir ortam oluşmuş bulundu.

Ekran Resmi 2018-07-13 22.56.27
Kaynak: https://www.birgun.net/haber-detay/trabzonspor-yoneticisi-darbeci-p-clerin-karilari-artik-milletin-ganimetidir-120224.html

Özetle insan doğasının bir sonucu olan psikopatinin durumu açıklamakta yetersiz kalacağını, kurban ritüellerinin geldiği nokta itibariyle hayvana dönük şiddete en azından bir duyarsızlık unsuru oluşturabileceğini, önce popüler kültür ve ardından da politik rol modellerin erkeksi şiddet kültürünün iyice tırmandırmış olabileceğini ifade etmeye çalıştım.

Bu iklim içerisinde şiddet dezavantajlı grupların tamamına dönebilir ve dönmektedir de. Hatta hayvana yönelik şiddetin faillerine eziyet ederek cezalandırma fantezileriyle (tıpkı tecavüzcülere tecavüz ederek cezalandırma fantezileri gibi) şiddet ikliminin yeniden üretildiğinden de bahsetmek mümkün. Hayvana yönelik şiddet elbette bireysel bir suçtur ve yasal düzenlemelerle önlem almayı gerektirir. Yine de yasal düzenlemelerin esas öneminin caydırıcılıktan çok yeniden norm tesis edilmesi üzerinden olacağını düşünüyorum. Şiddeti ancak makbul ve norm olmaktan çıkarmak suretiyle yol alabiliriz.

*Tuhaf Dergi 2018 Temmuz Sayısında yayımlanmıştır.

Referanslar:

1- De Brito, S. A., & Hodgins, S. H. E. I. L. A. G. H. (2009). Antisocial personality disorder. Personality, personality disorder and violence, 42, 133-153.

2- Costa, A., Foucart, A., Hayakawa, S., Aparici, M., Apesteguia, J., Heafner, J., & Keysar, B. (2014). Your morals depend on language. PloS one, 9(4), e94842.

3- Hill, E. (2011). Animals as agents: hunting ritual and relational ontologies in prehistoric Alaska and Chukotka. Cambridge Archaeological Journal, 21(3), 407-426.

4- Artun, E. (2008). Çukurova Ağıt Söyleme Geleneğinde Ölüm Dışı Söylenen Ağıtlar. Karadeniz, C, 1, 52-78.

Bir Cevap Yazın