Taş devrinden günümüze AKP kadın politikaları

Erkek ve kadından bahsedeceğim. Uzun zamandır ertelememe karşın şu tweeti görünce ertelemeye dermanım kalmadı:

tw
Çok isabetli bir soru!

Kadının kiminle sevişe(meye)ceği, kiminle evleneceği, kaç çocuk yapacağı, gebelikten nasıl korunacağı, nasıl doğura(maya)cağı bir şekilde ulusal politikaların konusu haline gelmiş durumda. Genç kızımız ölünce rahatsız olmuş olmalı bu arkadaş, huriler, Nuriler derken, ona da hayırlı bir kısmet fantazisi kurgulayıvermiş işte. Erkek için ise böyle bir “duyarlılık” yok. Neden? Evet, kültüre atıfta bulunan (gelenek, din, muhafazakarlık vs…) sesleri duyar gibiyim. Peki kültür niye bu şekilde gelişti? Bu sorunun yanıtı bir psikiyatristten gelecek, bir ayağı sosyal bilimlerde, kökleri biyolojide olan bir melez alandan, kendinizi bu tuhaf alandan gelecek tuhaf yanıta hazırlayın lütfen.

Kadına şiddet, kadın cinayetleri, namus meselesi vs… Bu konuları tekrar gözünüze sokmak niyetinde hiç değilim. Bu konuları şimdiye kadar pek de irdelenmemiş bir açıdan ele alalım isterim. Yani yemeğimizde sürprizli malzeme olmamakla birlikte tarifimiz yepyenidir.

Yine de kadının doğurganlığını kontrol etme arzusunun bireyden topluma, oradan da sadece politik alana değil, örneğin hukuka da nasıl bulaştığını hatırlamakta yarar var. Yakınlarda görülen bir kadın cinayeti davasında kadının beyaz pantolon giymesi ve kırmızı telefon kullanması tahrik nedeni sayıldı ve cezai indirim  uygulandı. Açıkçası ben de zaman zaman beyaz pantolon giyiyorum, bir önceki telefonum da kırmızıydı. Eşim beni öldürürse ceza indirimi alır mı acaba? Kırmızı telefona yuh demeden önce şu listeye bir göz atın derim, izlediği porno filmdeki kadının kazağını eşinin kazağına benzetme indirim nedeni olabilir mi sizce? Peki resmi

sony-ericsson-w580-red-cell-phone
Tahrik Unsurunu Bulunuz

boşanmayı takiben erkeğin hemen yeniden evlenebiliyorken kadının resmi olarak tekrar evlenmesine 9 ay sonra izin verildiğini biliyor muydunuz? Ya tekrar evleneceği kişi boşandığı eşi ise bekleme zorunluluğu olmadığını? Evet, 9 ayın hikmeti kadın hamile ise kimden olduğuna ilişkin karışıklığa tahammül olmayışı. Özetle mevzunun boyutları bazı geri kafalıların dünya görüşü oluşundan ibaret değil ne yazık ki.

Kadının cinselliğini kontrol etme saplantısının kültürü nasıl olup da şekillendirmiş olabileceğinin izini evrimsel psikoloji perspektifinden sürmeyi teklif ediyorum. Kısa ve anlaşılır olması için maddeler halinde ilerleyelim:

1 İnsan bir primat olup en yakın akrabaları Bonobolar (Pan paniscus), Şempanzeler (Pan troglodytes) ve Gorillerdir (Gorilla gorilla). Şempanzelerin insanla genetik ortaklıkları gorillerle olandan daha fazladır.

2 Bir türdeki erkeklerin ortalama penis ve testis boyutları, türdeki dişilerin ortalama olarak ne kadar çok sayıda erkekle çiftleşmekte oldukları ile orantılıdır. Dişilerin farklı erkeklerle çiftleşme olasılığı arttıkça sperm rekabeti ilkesi uyarınca cinsel seçilim ile penis ve testis boyutları artar.

3 Goril dişilerinin tek baskın erkek dışında çiftleşme olasılıkları yok denecek kadar azdır. Şempanzelerde ise baskın erkeklerin daha fazla şansı olmasına karşın dişilerin seçenekleri vardır. İnsan türünün ortalama testis ve penis boyutları şempanzelerle goriller arasındadır. Yani insan dişisi tabiatı gereği şempanzeler kadar değilse bile çokeşlilik eğilimi taşımaktadır. 

4 İnsan dişisinde  ikili çiftleşme stratejisi (dual mating strategy) pek çok psikolojik deneyle teyit edilmiştir. Bu stratejiye göre kadınlar çoğu zaman kendileri de farkında olmaksızın adet döngülerinin doğurgan olduğu dönemlerinde genetik olarak sağlam (fluctiating asymmetry düşük) ve baskın (fetal androjenizasyon alametleri taşıyan) erkekleri, doğurgan olmayan dönemlerde ise anlayışlı, duygusal, bağ kurulabilecek izlenimdeki erkekleri daha çekici bulmaktadırlar. Bir araştırmada partneri çekici olmayan kadınların, partnerinin dışında biri ile çiftleşme isteklerinin, doğurgan dönemde doğurgan olmayan dönemlerine göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Partneri çekicili olan kadınlarda böyle bir etki görülmemiştir. Sonuç: Kadınlar partnerleri genetik olarak çok iyi malzemeye sahip olmadıklarında partner dışı ilişkiyi doğurgan zamanlarda daha fazla isteyerek genetik açıdan sağlam çocuklara sahip olmaya yönelik bilinç dışı bir mekanizmaya sahiplerdir. Kuşkusuz bu kadınların bilinçli tercihlerini yansıtmamaktadır. Başka bir çalışma kadınların erkeklerin tişörtlerine sinen kokuları ne kadar çekici buldukları incelenmiş ve sadece doğurgan dönemdeki kadınların çekici olan erkeklerin kokularını çekici buldukları saptanmıştır. Bu çalışmada kadınlar erkekleri hiç görmemişlerdir. Bu mekanizma tamamen bilinç dışı bir şekilde işlemektedir.

5 Üstteki paragrafa eklenebilecek yüzlerce çalışma bulunmaktadır. Sonuçlar tek bir noktayı işaret ediyor: Kadınlar hem uzun dönemde birliktelik kurulabilecek hem de sağlam genlere sahip erkekleri çekici bulmakla beraber, iki özellik birden her zaman bir araya gelememekte ve kadınların bu iki özellikten hangisini daha çekici bulacağına ilişkin denge noktası mens döngüsünün hangi döneminde olduğuna göre değişmektedir.

6 İnsan dişisinin bu özelliği insan dışı primatlarda gözlenmemektedir. İnsanda kültürleşme ve sinir sisteminin gelişiminin uzaması zorunluluğu yavru bakımının süresini uzattıkça uzatmıştır. (Aslında hala uzatmaktadır. Üniversite bitinceye kadar sürmesi beklenen çocuk bakımı günümüzde yüksek lisans programlarını da kapsar hale gelmiştir.) İnsan yavrusunun bu kadar uzayan bakım süreci bakımın sadece anne tarafından karşılanamama durumunu doğurmuş ve çift ebeveynli bakım (biparental care) zorunlu olmuştur. Bu durumda insan dişisi hem bakımı sağlayacak müşfik babayı hem de sağlam genlere sahip “yakışıklıyı” çekici bulmaktadır. Hangisinin daha çekici olacağı ise hangisinin daha gerekli olduğuna göre mens dönemi içerisinde alterasyon göstermektedir. Doğurgan dönemde “yakışıklı” olsun da hayırsız da olabilir stratejisi, doğurgan olmayan dönemde hayırlı kısmet olsun da yakışıklılık çok önemli değil stratejisi daha ön plana çıkmaktadır. Burada birininin yakışıklı bulunması aslında genetik içeriğin kaliteli olduğunun duyumsanması anlamında kullanılmaktadır. Bu çok arkaik bir evrimsel modül olduğundan kadınlar sadece giydikleri tişörtün kokusuyla bile erkeklerin ne kadar çekici olduklarını tahmin edebilmektedirler.

7 İnsan dışı primatlarda yavru  bakımı çift ebeveynli değildir. Bu şu anlama gelmektedir: Kesitsel bir süre içerisinde erkeklerin çok sayıda çocuk sahibi olma olasılığı bulunmaktadır fakat kadınların gebelik ve bakım dönemlerini göz önüne alırsak erkeklere göre sahip olabilecekleri çocuk sayısı oldukça kısıtlıdır. Bu durum insan dışı primatlarda erkeklerin ebeveyn yatırımlarının (parental investment) düşük, dişilerinkinin yüksek olduğu şeklinde yorumlanır. İnsan türünde ise yavru bakımı çift ebeveynli olduğundan hem erkek hem dişi için ebeveyn yatırımı oldukça yüksektir.

8 6. ve 7. paragraflar insan erkeği için katlanılması güç bir durumu ortaya koymaktadır. Hem diğer primatların aksine yavruya uzun süre bakmak zorundadır hem de dişilerin ikili çiftleşme stratejisi nedeniyle bakmakta oldukları çocuğun biyolojik olarak babaları olmayabilirler. Gerçekten de bazı çalışmalarda erkeklerin %20’sinin çocuklarının biyolojik babaları olmadığı halde bu durumdan bihaber oldukları saptanmıştır. Yaklaşık 20 yıl boyunca baktığı yavru biyolojik olarak kendi devamı değilse bu evrimsel olarak kabul edilemez bir durum olabilir.

9 İnsan dışı memelilerde böylesine dramatik bir durum yaşanmamaktadır. Primatların neredeyse hepsinde dişinin doğurganlığı kör gözün parmağına şekilde ilan edilmektedir. Bu ilan bazı davranışsal değişiklikler, renk değişikliği gibi görsel uyaranlar veya feromon ve kokular yoluyla olabilmektedir. Bu türlerde erkekler dişileri yalnızca bu doğurganlık alametlerini algıladıklarında çekici bulmaktadırlar (çiftleşmeye çalışmaktadırlar).

10 Peki insan nasıl ve niye böyle bir fenomen yaşamaktadır? İnsan yavrusunun bakımının uzaması ve çift ebeveynli bakım zorunluluğu insan evriminin bir noktasında dişilerin yumurtlama döneminin gizilleşmesi (concealed ovulation) ile sonuçlanmıştır. Bu durum muhtemelen grup seçilimi ile gerçekleşmiştir (bu da ayrı ve uzun bir konu). Yumurtlama dolayısıyla doğurganlık gizilleşince erkeklerin sadece doğurgan dönemde dişileri kontrol altında tutması olanağı kalmamış ve doğurgan dönemden tam olarak emin olamadıkları için her daim dişinin yanında kalmak ve dolayısıyla çocukların bakımını üstlenmek zorunda kalmışlardır (baba evde hipotezi). Başka bir bakış açısıyla ise eşlerinden olan çocukların biyolojik babalarının kendileri olduklarından tam olarak emin olamadıkları gibi, diğer dişilerin çocuklarının babalarının da kendileri olmadıklarından tam olarak emin olamazlar. Bu durumun da topluluk içindeki çocuk cinayetlerini engelleyebileceği düşünülmektedir (herkes baba hipotezi). Yumurtlama gizilleşse bile yukarıda bahsedilen çalışmalar da dahil olmak üzere pek çok araştırmada erkeğin eşinin doğurgan döneminin bilinç düzeyinde farkında olmasa bile, doğurgan dönemde daha kontrolcü ve kıskanç davranışlar gösterdikleri saptanmıştır.

11 İnsan davranışlarını anlamada yaygın bir yanlış anlama evrimsel ve kültürel etkenlerin sürekli birbirlerine zıt yönde dinamik oluşturdukları (nature vs nurture) argümanıdır. Oysa ki çoğunlukla kültür ve evrim aynı yönde çalışırlar. Bu noktada da erkeğimizin imdadına ataerkil kültür yetişmiştir. Evrim dişinin yumurtlamasını gizleyerek erkeği dişiye mahküm ede dursun, erkeğimiz de kendine bir kültür icad eder ve dişinin kontrolünü tamamen elinde tutar. Zaten erkeğin neredeyse kadının sahibi olduğu bu kültürlerde tek dişiye bağlanma gerekliliği de kalmadığından erkeğin çokeşliliği önünde de engel kalmamıştır. Dişinin gizlediği doğurganlığının intikamı hayatı üzerinde mutlak bir tahakküm kurularak alınmıştır. Artık dişi ilk adet gördüğünde annesinin tokadıyla patriarkın mührü yanağına vurulmaktadır. Artık dişinin kimle evleneceği, kaç çocuk yapacağı, nasıl sevişebileceği veya sevişemeyeceği erkek egemen kültür tarafından erkeğin hikmetine devredilmiştir.

e0038766_5158fa4404220
Gestalt iktidar-kadın

12 Bu kültür kuşaktan kuşağa aktarılmakla kalmayıp yukarıda da bahsettiğim gibi adalet sistemini bile etkilemektedir. Elbette politikanın da etkilenmemesi beklenemezdi. Politika da kadının nasıl doğuracağını buyurmasına karşın doğurma olasılığı olanların göz önünde olmaması gerekliliğine, kadının yapacağı çocuk sayısından gebelikten korunmaya, gebe kadınların kocaların veya babalarına haber vermekten bütün bunların sürekli bıyıklı admlarca konuşulup kadınlara ayıp ilan edilmesine kadar pek çok şekilde el attı konuya.

Sonuç: Ne yapalım, tabiatımız bu mu diyeceğiz? Diyemeyiz. Daha doğrusu doğadan bir ahlak felsefesi üretemeyiz. Doğada tecavüz de vardır özgecilik de, hırsızlık da vardır dayanışma da. Doğada olan veya olmayan değil mevzumuz. Kaldı ki insan zaten doğadır tıpkı kiraz ağacı, ördek veya plankton gibi. Bence burada doğamıza karşı uyanık olmak gerekiyor. Evrimsel psikoloji (ve davranış bilimlerinin diğer alanları) insana dair kıymetli sözler söylemekteler. Bu sözleri insanın tabiatı olarak kabullenmek, bu alanı heba etmek ya da entellektüel bir hobiye indirgemek olur. Bu alanlardan gelen bilgiyi insanın kendisine karşı hazırlıklı olması amacıyla kullanmak gerekir. Alkollüyken dikkat ve algı bozuklukları olduğunu gösteren çalışmalar alkollüyken trafik kazası yapılmasını mazur göstermez, aksine alkollüyken araç kullanmama gerekliliğini vurgular. Evrimsel psikoloji de benzer şekilde erkek egemen söylemin veya tutumların rasyonalize edilmesi için kullanılamaz. Aksine böyle hissetmek veya bu yöne meyletmek için nedenlerimizin olduğunu ama buraya meyletmenin rasyoneli olmadığını, bu noktadan sonra üretilen her cinsiyetçi argümanın aslında rasyonalizasyon olduğunu çıkarsayabiliriz evrimsel psikolojiden.

O zaman geriye kaldı bu 12 paragrafı kızgın ağabeylere, babalara ve kocalara sakin sakin anlatabilmek. Belki de sadece kadınlara anlatsak yeter. Kadınlar bu toplumsal cinsiyet rollerini içselleştirmediklerinde bu kültür sürdürülebilir bir sistem olmayacak zira.

7 comments

  1. İlker, yazını büyük bir ilgiyle okudum ve çok beğendim. Ellerine sağlık. Aklıma şu soru takıldı: Neden İskandinavya’da aynı ikili çiftleşme stratejisine sahip kadınlar böylesi bir kültürel yapılanmaya (bizdeki gibi) neden olmuyor? Bu noktada meşhur “dağ faresi”-“ova faresi” farklılığı: bağlanma stilleri ile vazopressin rec. duyarlılıkları arasındaki ilişki; türün hayatta kalması için çokeşliliğin dağ koşullarında şart olması bulgusu aklıma geliyor. Vikingler’in dağ fareliğinden ova fareliğine terfi edişleri sanırım bir 500 yıl almış. Memleketteki “bıyıklılar”ın dağ fareliğinden ova fareliğine evrimleşme olasılığı nedir? Bu evrimleşme nasıl sağlanır? Dağınık anlattım ama eminim ne demek istediğimi anladın, bu konudaki düşüncelerini çok merak ediyorum…

    • Merhaba Gamze, ilgin için teşekkür ederim.

      Önemli bir soru. Yanıtlamaya çalışırken çelişkili düşüncelere kapıldım, çelişkimi yanıta da yansıtıyorum.

      1- Davranış genetiği adında bir alan var yani genetik değişkenler insan davranışlarında -mutlak olmasa da- etken olabiliyor. Genetik ve ailesel niteliği iyi çalışılmış bir alan: Mizaç (temperament) özellikleri. TCI’dan ilerleyecek olursak zarardan kaçınma, ödül bağımlılığı, yenilik arayışı ve sebat etme; bu özelliklerin hepsinin teker teker düşük oluşunun da yüksek oluşunun da ayrı adaptif değeri olabilir. Örneğin köklü ve belirleyici sosyal bağların ve geleneklerin olduğu bir toplulukta ödül bağımlılığının yüksek olması adaptif olabilir. Kaynakların kısıtlı olduğu bir coğrafyada da gözünü budaktan esirgememek (zarardan kaçınmanın düşük oluşu) adaptif olabilir. Örnekler arttırılabilir. Bir topluluğun gen havuzundaki mizaç özelliklerini kodlayan genlerin frekansları bireysel seçilim anlamında adaptif olan özelliklerin olduğu gibi grup seçilimini de belirleyen etkenler tarafından belirlenecektir. Bu topluluk etnik boyutta olduğunda da farklı etnik grupların farklı mizaç profillerine sahip olması beklenebilir.

      Mizaç özellikleri kültürü şekillendiriyor olabilir mi? Muhtemelen evet. Bu çerçeveden coğrafi koşulların seçilim baskısı ile şekillenen mizaç özelliklerinin Karadeniz kültüründe etkisi vardır diyebilir miyiz? Spekülasyon yapmakta olduğumuzu unutmamak kaydıyla; Evet. Bu durumda “Bir etnik grubun ortak olarak yeterince uzun süre maruz kaldıkları çevre koşullarının, mizaç özellikleri üzerinden (de) kültürlerinin şekillenmesinde payı vardır.” demiş olduk.

      Bağlanma biyolojik temelleri gitgide daha da aydınlatılan bir sistem olmakla beraber şekillenmesinde genetik olanlardan çok gelişimsel etkenler daha etkin gibi duruyor. Bu nedenle yorumunda yer alan dağ faresi – ova faresi anolojisini buradan okumak daha sağlıklı geldi.

      2- Yazıda cinsiyetler arasında süre gelen bir “evolutionary intersexual arms race” ya da “sexual conflict” durumundan bahsettim. Bu çatışmada insan dişisinin yaşadığı bir dönüşüm erkeğe dezavantaj olduğunda kültürün yardıma yetişmesi idi anlatmaya çalıştığım. Bu da aslında nadir olmayan bir durum. Nature-nurture tartışması yerini gene-culture coevolution kavramına bırakmak üzere. Yani, bu intersexual arms race’de insan dişisinin yaşadığı gizil yumurtlama dönüşümü çocuk yetiştirmede ebeveyn yatırımları açısından erkekle dişi arasındaki farkın azalmasına yardımcı oldu. Gizil yumurtlamdan önce türümüzün erkeği ile erkek kediler arasında çocuk yetiştirme açısından daha az fark vardı (primat olduğumuz için hiçbir zaman kedi kadar ilgisiz değildiler muhtemelen).

      Bu evolutionary arms race’de dişiden gelen genetik salvoya karşılık erkekten memetik bir çıkış geldi özetle. Peki, bu memetik etki İskandinavya’da neden görünmüyor? Sorunu tam da bu şekilde okuyorum. Neden?

      Bu noktaya kadar spekülasyonla geldim yine de olabildiğince objektif kaldığımı düşünüyorum. Bu noktadan sonrası da spekülasyon olacak ama objektivitesinden de emin değilim:

      Genetik mirasımızda evrim süreci boyunca gelen pek çok malzeme var. Tecavüz, gasp, hırsızlık, cinayet milyonlarca yıllık geçmişimizin karanlık mirası. İşbirliği, empati, şefkat aşk da öyle. Bunların herhangi birini olumlayıp olumlamayacağımız aslında ahlek felsefesinin alanı. Yine de İskandinavların kadınla cinsellik üzerinden mülkiyet ilişkisi kurmayan kültürünü olumluyorum. Bu kültürün kökenlerini de genetik etkenlerde değil aydınlanma yaşamış olmalarında buluyorum. Farklı bir açıdan bakacak olursak; bugün dünyanın pek çok yerinde yunus parklarına karşı eylemler düzenleniyor. Elbette bu toplumsal dinamiğin temelinde türdeş olmadığımız canlılara karşı bile empati kurabilme yataneği yatıyor. Ben yine de bu toplumsal dinamiği bazı toplulukların empatik yeteneklerinin daha fazla oluşuna yatkınlık oluşturan biyolojik etkenlerle değil, o toplumun kültürel gelişiminin kendi seyrine bağlıyorum. Tıpkı okuma yazma oranı yüksek olan topluluklarda okumaya ilişkin nöral temellerin daha gelişkin olmasına neden olan genetik yapıyı aramadığım gibi.

      Neredeyse yazı kadar uzun bir yanıt oldu. Kışkırtıcı bu yorum için teşekkürler.

      • Rasyonalizmin olduğu yerde (Aydınlanma gibi birşeyin olduğunu varsayarak) rasyonalizasyon daha az barınır diyelim o halde. Ama evrimsel psikolojinin cinsiyetçi kullanımlarında olduğu gibi yine de barınır. Yazının sonunda bağladığın yer çok önemli bence. Değiştirmek için önce görmek, halimizi anlamak için öykümüze bakmak gerekli. Bazı kültürel süreçlerin, kurumların irrasyonelliği varlığının eskiye dayanmasından gelmez tabii ki. Ama akıldışı olanı çıplak olarak görmek için bazen ilk filizlendiği yere bakmak gerekir.O yüzden eline sağlık İlker.

        • “Akıldışı olanı çıplak olarak görmek için ilk filizlendiği yere bakmak…” İnsanın meramını kendinden iyi anlayan ve anlatan dostları olması ne güzel…

  2. gizli yumurtlamanın evrimi çok geniş bir konu.diğer türlerde dişiler doğurganlık dönemlerini içgüdüsel bir bilgiyle ortaya koymalarına rağmen homo sapiens türünde dişiler neden gizli yumurtlama dönemine sahiptir? Öte yandan poligami,monogami,poliandri,polijini gibi tarihin her döneminde insan türü birden fazla cinsel yaşam stratejisi geliştirdi..testis boyutları önemli bir bilgi olsa da bu konuyu tartışmak için yetersiz veri sunar.konu çok daha kapsamlı..İlker Bey okudu mu bilmiyorum ama Jared Diamond’un seks neden keyiflidir kitabı bu konu için geniş analizler sunar.

evrimgode için bir cevap yazınCevabı iptal et