Mea culpa ya da Sorry not Sorry

Neden özür dilemeye ve dilenmesine ihtiyaç duyarız? Ve ihtiyaç duyduğumuz anda gelmeyen ya da gelse de tatmin etmeyen özürler neden yaralayıcıdır? Sosyal medyaya neden ihtiyaç duyuyorsak aynı nedenden ötürü: Diğer insanların zihninde belirli bir imge ile temsil bulmayı arzu ediyoruz. O arzu edilen belirli imge kişiden kişiye göre değişir elbette. Güçlü, çekici, düzgün, başarılı, zeki, varlıklı… Instagram tam da görsel imgeler yoluyla zihinsel imgeler oluşturmaya gayret edilen bir yer. Hem başkalarını izleyerek onlara ilişkin imgeler oluşturuluyor, hem de izlenilecek malzeme sunularak başkalarının zihninde imgeler oluşturulmasına gayret ediliyor. Elbette bu okuduğunuz da bir internet içeriği olduğundan ötürü bu metnin yazarı da görsel olmasa da metin temelli bir içerikle bireysel bir imge oluşturma peşinde olsa gerek. Neyse, aşağıdaki laf kalabalığından sonra söylemeye çalıştığım şey özür failin kendi imgesinin başka zihinlerde değişmesini arzu ettiği için dilenir ve ideal bir özür bu nedenle samimi bir özür olmak durumundadır. Samimi olmayan özür tam da bu nedenle “paçayı kurtarma” niyetine işaret ettiği için daha da öfke uyandırabilir. Bu nedenle mağdur hem failden özür talep etme hakkına hem de herhangi bir gerekçe göstermeden bu özrü reddetme hakkına sahip olmalıdır.

Öncelikle erekselliğine göre özür ritüellerini tanımlamakta yarar olabilir: Aklanma ve alt etme ve anlaşma.

Alt etme türü bir özür fantezisi Türkçe Pop’ta kendine sıklıkla yer bulabiliyor

Aklanma failin özür dileyerek kabahatlerinin yükünden kurtulmayı amaçlaması ve mağdurun bu özrü kabul edip etmediği ile çok da ilgilenmiyor oluşunu tarif ediyor. “Tamam, aldattığım için kusura bakma, hadi bi çay demle de içelim” türü özürler aklanma türünden. Alt etme ise mağdurun (ya da mağdur olduğu iddiasına sahip olanın) sadece faili (ya da fail olduğunu iddia ettiği kişiyi) küçük düşürmek amacıyla özre zorlaması anlamına geliyor. Eskiden oğlan çocukları yaşıtlarını zorbalık ile “Özür dile lan” cümlesi ile özre zorlar ve baskınlıklarını göstermiş olurlardı. Şimdi sosyal medyada mafya hesaplaşmalarında morarmış bir göz ile “X abiyi çok seviyorum, çok özür dilerim” videoları da bu alt etme türünün bir örneği gibi. Anlaşma için ideal bir özür gerekiyor. İdeal bir özür ise -hele de kamusal bir özür ise- pek çok unsuru barındırmak zorunda:

  • Hakikatin kayda geçmesi: 

Söz konusu kabahatin gerçekten yaşanılmış bir olay neticesi olduğu bu olayın failinin de kendisi olduğu beyanını barındırması özrün zeminini oluşturmak için elzemdir. “Bir hıyarlık ettim, çok karıştırma” ya da “Allah’la benim aramda” ifadeleri bu niteliği karşılamayacaktır.

  • Sorumluluğun kabul edilmesi

Fail kabahatine ilişkin sorumluluk almalıdır. Niyetinin başka olduğunu, mağdura zarar verebileceğini fark etmediğini, bir anlık ani bir tepki verdiğini ifade etmek bu sorumluluktan kaçınma gayretini gösterir. Mağdura zarar verebileceğini fark etmeden zarar vermiş olmak da en basitinden ihmal gibi başka bir kabahatin ve özrün konusudur. Yine de ihmal ya da başka bir gerekçeyi özre konu etmek ideal bir özür olmasını engelleyecektir. “Kastını aşan cümleler” klişesi tam bu gerekçeyle ideal bir özürde bulunmamalıdır. Fail o esnada hissettiği duygu içerisinde tam olarak söylediğini kastetmekle beraber, sonradan bunu kastetmiş olmaktan pişmanlık duyuyor ise bunu bu şekilde ifade etmeli, bir “iletişim kazası” süsü vermemelidir.

  • Kabahatin bireysel olarak üstlenilmesi

Kabahati bir aracı üzerinden değil doğrudan üstlenmeli ve özürü de bu şekilde dilemeli. Kamusal figürlerin bireysel kabahatlerinde sadece kurumsal olarak kabahatin üstlenildiği ve özür dilendiği durumlarda bu koşul sağlanmaz. 

Benzer biçimde edilgen dil kullanımı kabahatin faili olan öznenin kamufle olma gayretini güttüğü için ideal bir özür ile bağdaşmaz. “Ciddi hatalar oldu” yerine “Ciddi hatalar yaptım”, “Saldırganca davranışlar meydana geldi” yerine “Saldırganca davrandım” denilmediği (ve dahi bu saldırganlığın detayları ve sonuçları tariflenmediği) sürece özür ideal bir özür değildir.

  • Zararın tanımlanması

Kabahatli davranışın doğrudan ya da tanıklık etme yoluyla da olsa dolaylı biçimde etkilediği tüm birey ve kesimlerin üzerinde nasıl bir etkisi olduğunun adı konulmalıdır. “Ifpology” olarak tabir edilen “kalbini kırdıysam özür dilerim” gibi olasılık kipi barındıran ifadeler de zararın tanımlanmasına direnme amacı güttüğü için ideal bir özürle bağdaşmaz.

  • Eylemin kabahat olarak tanımlanmasını sağlayan ortak ahlaki değerlere bağlılığın ifadesi

Aynı eylem bir bağlamda kabahat olurken, başka bir bağlamda kabahat olmayabilir. Bir kişi kendi kültürüne ilişkin saldırganca bir yorum yaptığında bu kabahat olmayabilir ama başka bir kültüre ilişkin bunu yaptığında diğer kültürün üyelerinin manevi olarak zedelenmesine neden olabilir. Bu durumda özür “kültürel değerlere saygı” ilkesinin çiğnendiği için bir kabahat olduğu ve failin kültürel değerle saygı duyduğu beyanını barındırmalıdır.

  • Mağdurun muhatap alınması

Özrün doğrudan muhatabı önce kabahatten doğrudan etkilenen, sonra da dolaylı olarak etkilenen birey ya da kesimler olmalıdır. Bu nedenle “O kadını dövdüğüm için tüm hayranlarımdan özür diliyorum” gibi “Allah affetsin” de ideal bir özür biçimi değildir. Allah’a karşı işlenildiği düşünülen kabahatler için kamusal bir özre zaten gerek yoktur. 

  • Kategorik pişmanlık

Kabahatli kişinin söz konusu kabahatin hiç yaşanmamış olmasını dilediğini beyan etmesidir. Yukarıdaki bütün koşullar karşılansa bile özür beyanı “Olan oldu bir kere” ya da “Her işte bir hayır vardır, bu durumu olumlu bir şeye dönüştürmek mümkün” gibi ifadelere başvurması halinde bu ideal bir özür olmayacaktır.

  • Özrün erişimi

Mağdur kişinin doğrudan erişebileceği bir özür olmalıdır. Mağdur bu özrün kamusal bir alanda perform edilmesini arzu ederse bu talebi de karşılanmalıdır. Mahkeme salonlarındaki gizli oturumlarda dilenen özürler bu koşulu karşılayamazlar.

  • Islah olmak

Kabahatli kişi artık kabahat olarak tanımlanan eyleminden sonra nelerin değiştiğini anlatmalı ve bu kabahati tekrarlamayacağına ilişkin inandırıcı gerekçeler sunmalıdır. Bu bağlamda kabahatin “talihsizlik” olarak tanımlanması ideal bir özür için mümkün değildir. Talihsizlik kabahatin tekrarlanabilirliğini imleyen bir kavramdır.

  • Kabahatlinin niyeti

Özür “paçayı kurtarmak” için dilenmemelidir. Bu nedenle talep barındıran özürler (“Artık benimle uğraşmayın”) ideal değildir. 

  • Mağduru suçlama, kabahati gerekçelendirme

Bazen mağdur hiçbir kabahati olmasa da suçlanabilir. Cinsel saldırılarda kadının giyiminin gerekçe gösterilmesi ne yazık ki bu durumla ilgili sıkça karşılaşılan bir örnektir. Bazen de bir olay karşılıklı kabahatler barındırabilir. Fakat özür kabahatlinin kendi kabahatini barındırmalı, mağdurun kabahati varsa bile bu duruma gerekçe olarak kullanılmamalıdır. “Bana hakaret edip rencide ettiği için dövdüm” ibaresi sonrasında ne kadar pişmanlık barındırırsa barındırsın özrün işlevini bozacaktır. 

  • Duygular

Elbette kabahatlinin yukarıdaki bütün vasıfları barındıran -iyi hazırlanmış- bir metni okuyup geçmesi sadece bu hazırlığı yapabilecek donanımı olduğunu gösterir. Kabahatli kişinin duyguları yukarıdaki niteliklerin kanıtı olarak görülebilmelidir.

  • Rol çalma

Kabahatli kişi mağdurdan rol çalmaya çalışmamalıdır. “Bu olay sonrası pişmanlıktan neler çektiğimi biliyor musunuz?”, “İflas ettim çok mağdur oldum” gibi ifadeler özrün ıslah ve kabahati üstlenme erekselliğini değil, yaşadığı zararı telafi etmeyi arzu ettiğini düşündürür.

Eski bir yazıdan bir örnekle konuyu daha da netleştirelim: Ölümünden birkaç yıl önce 17 yaşındayken Nazi gençlik örgütüne üye olduğunu itiraf edebilme cesaretini bulan Gunter Grass’a kulak verelim: Hem o delikanlıyı hem de kendimi temize çıkartmak için, Bizi kandırdılar! bile diyemem. Hayır biz kandırılmamıza izin verdik, ben kandırılmama izin verdim…” 

Bu koşullar sağlanmadığında yine eskiden kullanılan, modası çoktan geçmiş ama galiba hakkı teslim edilmeyen o deyime müracaat etmek gerekiyor: “Memlekette pardon çıkalı eşekler çoğaldı.”

Not: Yazının iskeleti için Nick Smith, I Was Wrong: The Meanings of Apologies (Cambridge: Cambridge University Press, 2008), kaynağından yararlandım ama içeriği epey modifiye ettiğim için siz ayrıca okuyun kitabı da bence.

Bir Cevap Yazın