Adam ağlayınca haber değeri oluyor. Gündemde de ağlayan iki adam var. Bir başbakan ve bir futbolcu. Önce ağlamanın insana özgü evrimsel temellerine bakalım, ardından bu iki adamın ağlamasını ayrı ayrı ele alalım.
Öncelikle ağlayarak mesai yapanlara; bebeklere bakalım. İnsan yavrusu pek bir çaresiz doğar malumunuz. İhtiyaçlarını karşılayamadığı gibi meramını da anlatamamaktadır. Anlatamaması sıkıntısı olmadığı anlamına gelmez elbette. Karnı acıkır, gazı olur, kaka yapmakta zorlanabilir, tükürüğü boğazına kaçabilir vs… Ağlamak -inanılması güç ama- bütün bu dertlerin çözümü olabilir. Ağlarken karın içi basınç arttığı için gaz ve dışkı çıkışı kolaylaşır, derin nefes alma ve zorlayarak verme işlemi akciğerleri kaçan nesnelerden korur, belki de en önemlisi annesine işlerin yolunda olmadığına ilişkin sinyal gider. Anne nasıl olsa sorunu çözecektir. Son olarak bebeğimizin gözleri bol gözyaşı ile yıkanır ve batan ya da yakan cisimlere karşı da korunmuş olur. Diğer memelilerin fiziksel olgunlaşması çok daha hızlı olduğundan gözleri açıldıktan kısa süre sonra gözlerini temizleyebilecek duruma gelirler.
Erişkin insan niye ağlar? Memelilerin erişkin halleri ile bebeklikleri birbirinden hem fiziksel hem de davranışsal olarak farklıdır. İnsan ise bu farkın görece az olduğu yani bebeksi (neotenik) türlerdendir. Bebeksilik öğrenme ve sosyalleşme etkinlikleri ömrünün uzunca bir kısmı boyunca devam etmesi gerekliliği nedeniyle insanda belirgin durumdadır. İnsan erişkini okşanmaktan hoşlanır, oyun oynar ve ağlayabilir, tıpkı insan bebekleri gibi.
İnsan bebeksi bir tür olmakla birlikte bu durum kadınlarda daha belirgindir. Çeşitli kültürlerde yapılan çalışmalarda erkeklerin kadında büyük gözler, küçük burun, küçük çene gibi bebeksi yüz özelliklerinin kadının çekiciliğini arttırmakta olduğunu göstermektedir. Kadınlar ise doğurgan dönemlerinde geniş çene, çıkıntılı göz kemeri, kalın kaşlar gibi testosteron etkisi ile şekillenmiş “erkeksi” yüzleri, doğurgan olmayan dönemlerinde ise bebeksi özellikler taşıyan yüzleri çekici bulmaktalar. Evet, kadının hangi özellikleri çekici bulduğu mens döngüsünün hangi kısmında olduğundan etkilenmektedir. (Detaylar için şu yazı ilginizi çekebilir.)
Dolayısıyla ağlamak -özellikle de kadın için- kendisinin de farkında olmadığı biçimde çocuksuluğuna yaptığı bir göndermedir. Gerçekten de ağlayan bir kadın karşısında erkekler, neredeyse ağlayan bebekleri karşısında annelerin olduğu kadar çaresiz duruma düşebilirler.
Erişkinde ağlamanın bir boyutu daha var: Gözlerin sulanması. Gözler insan iletişiminde sandığımızdan da fazla öneme sahiptir. Dik dik gözünün içine bakmak saldırgan, göz teması hiç kurmamak lakayıt ve değersizleştiren birer tutumdur örneğin. Dolayısıyla karşımızdakinin gözlerine bakarız ve niyetini anlarız. Hatta insanın gözü en ak olan primattır, ki gözünün siyahı ile kontrast yapsın ve nereye baktığı ve dolayısıyla niyeti anlaşılsın. Ağlayan yani gözü sulanan bir insanın görüşü bulanıklaşır. Görüşü bulanık olan birinin de, örneğin bir saldırıya kalkışması pek olası değildir. Dolayısıyla ağlamak, yine çocuksuluğa gönderme de yaparak, saldırganlık potansiyelinin olmadığına ilişkin bir sinyaldir. Bir kavga sırasında dayak yiyen ağlamaya başlarsa, dayağın devam etmesi pek olası değildir. Döven psikopat olmadıkça ağlayan birisine vuramayacak ve ketlenecektir.
Buraya kadarki kısmın özeti; kadının ağlaması çocuksuluğuna, erkeğin ağlaması ise acizliğine ilişkin sinyaldir. Bu iki adamın gündemi ziyadesiyle meşgul eden ağlamalarına dönecek olursak: Futbolcu Volkan Şen ağlamıştır ve hepimizde şefkat duygusu uyandırmıştır. Trabzonspor taraftarına kızdık değil mi? Sonrasında kulüp başkanının yaralayıcı söylemi hepimizi yaraladı, değil mi? Evet, Volkan Şen evrensel bir yardım isteme sinyali göndermiştir ve mesaj alınmıştır. Hepimiz Volkan Şen’in annesiyiz artık. Boyu devrilesice tribünler!
Başbakan neden ağlar peki? Başbakan olduğu için! Öncelikle başbakan kendine değil yardım etmeye niyetlenip edemediği birisine ağlamıştır. Daha sonra başbakan (hatırladığım kadarıyla) başbakan olmadan önce hiç ağlamamıştır. Bunların sonucunda başbakanın ağlaması Volkan Şen’in ağlamasından çok farklı bir duygusal tepkiye neden olmuştur. Kimse başbakanı üzene öfkelenmemiştir. Başbakanı koruma arzusu olmamıştır. Aksine mesajın işe yaradığı kesim başbakanın arkasındaki saflarını daha da sağlamlaştırmıştır. Sağlamlaştırmışlardır çünkü başbakanın ağlaması bir yardım isteme sinyali değildir. Başbakanın ağlaması “Bakın, benim de duygularım var” sinyalidir. Şef olmasına karşın insan olmaya devam ettiğini gösterme çabasıdır. Başbakan seçimlerden önce insaniyetine ilişkin kanıt niteliğinde duygu işaretleri gönderebilmektedir çünkü seçimden sonra yüzleştiğimiz yegane duygusu öfkesidir.
Kadının mens döngüsüne göre çekicilik algısının değişmesi gibi liderin seçim döngüsüne göre çekicilik sinyali de değişiyor anlaşılan. İnsandan topluma doğru yapılan projeksiyon Mandelbrot Kümesini mi andırıyor sizce de?
*http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/aglayan-iki-adam-31419